
Yıllar önce gittiği İsveç'ten İstanbul'a dönen öğretim görevlisi Saffet Hoca'nın üniversiteli gençlere okul müfredatı dışında öğreteceği çok şey vardır. Rahat ve iddiasız olan bu yeni hoca öğrencileriyle buluştuğu ilk gün "ilk dersimiz, kimsenin buradan alınacak derse ihtiyacı olmadığıdır" diyerek dersine başlar. Sınıfta defter kitap istemeyen, "dersi ben değil, hayat verir" diyen Saffet Hoca, her ne kadar öğrenciler tarafından ilk başta tuhaf karşılanırsa da zamanla onların sevgilisi olur.



Ulaş'ın derdi büyüktür. Bir yandan ideolojilerinden vazgeçmemek adına, hayatında birçok yenilgiye uğradığına inandığı babası, öte yandan okul koridorlarında karşılaşıp bir türlü açılamadığı aşkı. Ancak, tesadüfen ele geçirdiği hocasının günlüğü onun için rehber olacaktır.
Son ders özellikle orta kuşağın ilgisini çekebilecek bir film. Oyuncularından Ferhan Şensoy, tarzının dışında bir oyun sergiliyor. Ama ona da her rol yakışıyor. Ancak, bazı sahneler aceleye getirilmiş gibi bir izlenim bırakıyor. Mesela, bir sahnesinde şimdiki dönem anlatılırken okul içerisinde yaz günü yeşil parkayla dolaşan solcu gençler göze çarpıyor. Sanki yapımcı "68 kuşağını işliyorsak mutlaka Deniz Gezmiş'lere yer vermeliyiz" deyip alelacele bir sahne yaratıvermiş gibi. Ama her haliyle film izlenmeye değer. Verdiği mesaj ise çok açık. Sevdiğinize söylemek isteyip de söyleyemediğiniz şeyler varsa hemen söyleyin, yoksa yarın çok geç kalmış olabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder