10 Mart 2008 Pazartesi

editörden Merhaba




Aslına bakacak olursak, merkez, yetkilerini yerel yönetimlere aktarmayı istediğini her fırsatta tekrarlıyor.

Esasında, işin bu yönü pek araştırılmış olmasa da, (dini dogmacılığı bundan arındırırsak) tarihimiz yerel yönetimlerin tarihi. İçimizde liderlik vasfı taşıyan birçok deneyimli insan var. Bu, tarihimizden gelen bir miras. Avrupa'daki derebeylerden farklı olarak, güçleri sömürü ve askeri güçte değil, kişisel başarılarında yatıyor. Ne yaparsanız yapın, başarılarını sürdürüyorlar, halk tarafından seviliyorlar. Buna karşı direnmek, tarihimizin de inkarı demek. Atatürk de halk evlerini açıyor, yerellerde dallarında eğitimli insanlar tarafından ileride oluşturulabilecek bir çeşit idari karar mekanizmalarının ve yerel meslek eğitiminin tohumlarını atıyor.

Son evrede, denetimsiz derebeylerin zararları yüzünden Osmanlı bunlarla çok mücadeleler içine düşüyor. Bu yüzden biz bunun kötü bir şey olduğunu zannediyoruz ama onlar denetimsizdi.

Bugün ise, sistem birkaç parti başkanı ve bazı cumhurbaşkanları dışında hiçbir deneyime liderlik ve halkı kalkındırma yetkisi tanımıyor. Bakanlar bile onlardan izin alıyor. Bir tür çok partili idari Maoculuk.

Bunun en büyük zararına geleceğimizi görememekle, planlayamamakla uğruyoruz. Ayrıca, her seçimden sonra yaşadığımız partizanlıklar da buna ekleniyor. Aynı şekilde, ihale sisteminin kayıtsız şartsız belli kurallara ve ucu açık iptal sebeplerine dayanması, kişisel ablukalara karşı zaafiyet içinde olması da, ister piyasalarda ister siyasette olsun, verimli iş yapan lider firma ve bireylerin hak ettikleri güce ulaşamamasına neden oluyor, holdinglere alternatif çıkmıyor. Maliyeti belli ihalelerde teklif fiyatı bu maliyetin yarısına kadar çekilebiliyor. Kimse de "peki, sen nereden para kazanacaksın, bir anlat" demiyor. Demiyor çünkü orada toplumun kalpleriyle güvendiği, toplumun sevgisini arkasına almış bir lider yok!... Böylece, mesela belediyenin ızgara ihalelerini, başka illerdeki belediyelerin ızgaralarını çalarak yerine getirmek ve anında zengin olabilmek bile mümkün olabiliyor. O işe yıllarını vermiş, eleman çalıştıran işletmeler ise büyüyemiyor, zaman akıp gidiyor ve sermaye birikimi bir türlü oluşamıyor. Dolayısıyla da, ekonominin temeli olan KOBİ'ler bir türlü istikrar kazanamıyor. Sonuçta, işsizliğe, hırsızlığa, cahilliğe, kalitesizliğe hep birlikte mahkum oluyoruz.

Ama bu konuda meslek kuruluşları hep birlikte inisiyatifi ele alabilirler. Tabii, eksiksiz hepsi üyelerinin gündelik hayatlarında da var olabilir ve birlikte çalışabilirlerse.

Esenlikle...

Hiç yorum yok: