10 Mart 2008 Pazartesi

Balık Çiftlikleri ve Nükleer Santralin Mersin'de İşi Ne?




MUSA TİMUR İLE HER AY

Mersin A : Mersin'e balık çiftlikleri kurulabilmesi için çalışmaların yapılması geçtiğimiz ayın en çok konuşulan konusu oldu. Bu durum şu soruyu gündeme getirdi. Balık çiftlikleri, nükleer santral ve turizm… Üçü bir arada olur mu?

Musa Timur, Mesiad Yönetim Kurulu Eski Başkanı

  • Mersin'e balık çiftliklerinin kurulması, bu ay en fazla konuşulan konumuzdu. Bir tarafta balık çiftlikleri, bir tarafta Akkuyu'ya nükleer santral. Mersin nasıl turizm kenti olacak?

    Hem balık çiftliklerinin kurulmasına izin verilmesi ve bu durumun Ege'deki balık çiftliklerinin Mersin'e taşınmasına yol açması hem de nükleer santralin Mersin'e yapılması bir arada düşünüldüğünde, bu durum Mersin'in turizmine direkt balta vurulması anlamına gelir. Yani, Mersin'in turizmini olumsuz etkiler, hatta yok olacak seviyelere indirir.

    Burada bir çelişki söz konusu. Gerek turizm otoritelerinin gerek başbakanın Antalya'dan sonra Doğu Akdeniz'i Türkiye'nin çok önemli bir turizm merkezi haline getirip turizm gelirlerini ikiye üçe katlamak gibi bir projeksiyonu olduğu söyleniyor. Böyle bir hedef var. Şu anda turizmden 10 milyar Dolar elde ediyorsak, 2020'de 40 milyar Dolar gelir elde edeceğiz. Bu gelirin en büyük bölümü Doğu Akdeniz'den olacak. Doğu Akdeniz'in en önemli noktası da Mersin. Durum böyleyken nükleer santrali Mersin Akkuyu'da kurmak ve Ege'deki balık çiftliklerinin buraya transferinin yollarını açmak bu düşünceye tezat oluşturmaktadır.

  • Aslında Mersin turizmde geçmişte bir şanssızlık yaşamıştı?

    Bu yaşadığı şanssızlık, Mersin'i bir üvey evlat, Antalya'yı gözbebeği yapmıştır. Niçin? Antalya'daki kamu arazileri, Antalya'daki maliyenin arazileri, orman arazileri turizm merkezi ilan edilerek bu merkezler tahsis yoluyla yatırımcılara verilmiş ve üstelik de yatırımların üzerine teşvik verilmiştir.

    Mersin böyle bir şey hiç yaşamadı. Mersin Antalya ile rekabet edecek gücü hiçbir zaman elde edemedi. Oysa 1960'larda Mersin turizm merkeziydi. Daha sonra bakanlar kurulu kararnamesiyle turizm merkezi olmaktan çıkarıldı. Çıkarıldıktan sonra da yerel yönetimler Mersin'in bütün turizm kaynaklarını, alanlarını konut izni vererek ortadan kaldırdılar, yok ettiler ve yüzlerce kilometrelik bir sahil yazlıklarla beton haline getirildi.

    Şimdi ise, geçmişte Mersin'e yapılan böyle bir haksızlığı telafi etmek gerekirken, bu haksızlığı gidermek gerekirken, Mersin yeni bir haksızlıkla karşı karşıya bırakılıyor.

    Bu haksızlığı gidermenin yolu sivil toplum kuruluşlarının, kamuoyunun, basının ciddi bir güç birliğiyle karşı duruş göstermesidir. Bu ancak bu şekilde sağlanabilir.

  • Mersin'de birlik neden oluşamıyor?

    Geçmişte de Mersin'de sivil toplum kuruluşları, kurum ve kuruluşlar ve basın birlikte hareket etmenin yolunu bir türlü bulamadılar. Ama turizm olayı bu memleket için büyük ve önemli bir olay. Biz 1992'de Mersin sahillerini tarayarak "nereleri turizm bölgesi ilan edilebilir?" diye orduevinden bir uçakla kalktık, kameraman arkadaşlarla beraber Mersin sahillerini görüntüledik ve dört tane noktayı, bakanlar kurulu kararnameyle turizm merkezi ilan etti. O zaman Mesut Yılmaz başbakandı. Seyhan Kazanlı Turizm Merkezi de onlardan birisidir. Şimdi bakıyorum; 1992'de başlayan bir mücadele var ama şu anda 2008'e gelmişiz, hala sonuç alamamışız. Bunun tek nedeni toplu bir şekilde dayanışma, yüreklice bir sahiplenme olmayışıdır.

  • Nükleer santrallerle ilgili ne düşünüyorsunuz?

    Ben nükleer santralin yer seçimine karşıyım. Mersin'in turizmine zarar vereceği için karşıyım. Nükleer santrale daha uygun bir yer bulmak gerekir. Zararsız olduğunu kabul etseniz bile, bugün çevrecilik dünyada çok gelişmiştir. Turist Avrupa ülkelerinden, turizmin çok geliştiği ülkelerden gelecektir. Ama nükleer santralin ismi geçtiğinde bile turizmde caydırıcılık teşkil eder. Mersin turizmden çok şey bekliyor ve turizmin olduğu yerde nükleer santral olmaz.

  • Ama özellikle Akkuyu çevresinde nükleer santrallerin Mersin'e yapılmasını isteyen insanlarımız var. Bu nasıl bir çelişkidir?

    Burada halkı eleştirmek yerine önderleri eleştirmek gerekir. Bu sorunları çözecek önderlerdir. Zaten bizim ülkemizde halkı muhatap alacak bir yapı yoktur. O ileri demokrasilerde olur. Onun adı katılımcı demokrasidir. Halk yönetime kendi kurum ve kuruluşlarıyla katılır. O zaman halk yönetenler tarafından muhatap alınır. Ama böyle bir demokratik yapı yoksa, yani demokrasi bu kadarsa, o zaman yönetenler halkı muhatap almazlar. Yani yönetenler sadece ve sadece güçlü kurumları muhatap alırlar.

  • Sonuç olarak biz "turizm kenti olacağız" diyoruz ama Mersin'e balık çiftlikleri, nükleer santraller layık görülüyor. Mersin'in önü mü kesilmek isteniyor?

    Bana göre Mersin'in önü kesilmek isteniyor değil. Mersin'in önü zaten kesilmiştir. Bu bir gerçek. Mesela niçin bizim turizmimiz Antalya kadar gelişmemiştir? Bu soruya cevap vermeye çalışacak olursak, psikolojik ve sosyolojik birçok bilim dalını irdelemek gerekir. Ben diyorum ki, Mersin'in önü kesilmiştir.

    Şimdi de, Sayın Başbakanın "ikinci turizm hamlesi" dediği bir hamle, büyük bir hedef var. Şimdi de onun önü kesilmeye çalışılıyor. Olay bu. Bu nedir? Ekmeğin önünün kesilmesidir. İş ve istihdamın önünün kesilmesidir.

  • Peki, hangi maksatla önü kesiliyor?

    Ben burada maksat aramıyorum. Olaya bilinç meselesi olarak bakıyorum. Bilgi, birikim meselesi. 20 yıl boyunca sivil toplum hareketi içerisinde bulunduk. Maksatlı olduğunu düşünmüyorum. Kimse kusura bakmasın. Net bir şekilde söyleyeyim. Bunun sebebi beceriksizlik…
  • Hiç yorum yok: